NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
462 - (1365) حدثنا
يحيى بن أيوب
وقتيبة بن
سعيد وابن
حجر. جميعا عن
إسماعيل. قال
ابن أيوب:
حدثنا إسماعيل
بن جعفر.
أخبرني عمرو
بن أبي عمرو،
مولى المطلب
بن عبدالله بن
حنطب ؛ أنه
سمع أنس بن
مالك يقول:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم لأبي طلحة
" التمس لي
غلاما من
غلمانكم
يخدمني". فخرج بي
أبو طلحة
يردفني وراءه.
فكنت أخدم
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم كلما
نزل. وقال في
الحديث: ثم
أقبل، حتى إذا
بدا له أحد
قال: "هذا جبل
يحبنا ونحبه"
فلما أشرف على
المدينة قال:
"اللهم ! إني
أحرم ما بين
جبليها مثل ما
حرم به
إبراهيم مكة.
اللهم ! بارك
لهم في مدهم وصاعهم".
{462}
Bize Yahya b. Eyyûb ile
Kuteybetu'bnu Saîd ve İbni Hucr hep birden İsmail'den rivayet ettiler. İbni
Eyyüb (Dediki): Bize İsmail b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bana Muttalib b.
Abdillah b. Hattab'ın azadlısı Amr b. Ebî Amr haber verdi. Kendisi Enes b.
Mâlik'i şunu söylerken işitmiş :
«Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Ebû Talha'ya :
— Bana sizin gençlerinizden hizmetçi bir genç
bul! buyurdu. Bunun üzerine Ebû Talha beni terkisine alarak yola çıktı.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e her konakladığı yerde hizmet
ediyordum.» Bu hadîsde Enes (Radiyallahu anh) şunu da söylemiştir. «Sonra dönüp
geldi. (Gözüne) Uhud dağı görününce:
— Bu bizi seven bir dağ dır. Biz de onu
severiz.» dedi. Medine'ye yaklaşınca:
— Ya Rabbî! Ben Medine'nin iki dağı arasını
İbrahim'in Mekke'yi haram kılması gibi haram kılıyorum. Yâ Rabbî! Medînelilere
müd ve sa'larında bereket ihsan eyle! buyurdular.
(1365) وحدثناه
سعيد بن منصور
وقتيبة بن
سعيد. قالا: حدثنا
يعقوب (وهو
ابن
عبدالرحمن
القارئ) عن عمرو
بن أبي عمرو،
عن أنس بن
مالك، عن
النبي صلى الله
عليه وسلم،
بمثله. غير
أنه قال "إني
أحرم ما بين
لابتيها".
{…}
Bize bu hadîsi Saîd b.
Mansur ile Kuteybetu'bnu Saîd de rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Ya'kûb yâni
İbni Abdirrahmân EI-Kaari, Amr b- Ebî Amr'dan, o da Enes b. Mâlik'den, o da
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen yukarki hadîsin mislini rivayet
etti. Şu kadar varki o: «Ben Medine'nin iki taşlığı arasını haram kılıyorum»
şeklinde söyledi.
İzah:
Bu hadîsi Buhârî
«Buyu'», «Et'ime», «Cihâd», «Megâzî» ve «Deavât» bahislerinde tahrîc etmiştir.
Onun rivayetinde hadîs biraz daha uzundur.
Ebû Talha, Enes r.a.'in
validesinin kocası yâni üvey babasıdır.
Buhârî'nin rivayetinden
anlaşıldığına göre hadîs-i şerîf Hayber vak'asından dönerken vârid olmuştur,
Resûlullah'ın terkisinde Hayber'den aldığı Safiyye binti Huyeyy de
bulunuyormuş. Fahr-i Kâinat (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz onu bir aba
ile veya bir çarşafla örterek arkasına almış Sahbâ denilen yere geldikleri
vakit hays [12] yemeği yaptırarak bir takım zevatı davet etmiş ve kendilerine
ziyafet vermiş. Orada zifaf'a girmiş.
(Hays: Hurmayı yağ ve keş'le karıştırarak yapılan bir yemekdir.)
Hz. Safiyye
(Radiyallahu anha) Ümmühât-ı mü'rninindendir. Resulullah (Sallallabü Aleyhi ve
Sellem) onu Hicret'in yedinci yılında Hayber'den esir alarak almış, sonra âzâd
ederek kendisiyle evlenmiştir.
Sahbâ: Hayber'le
Medine arasında bulunan bîr yerdir.
Nevevî'nin beyânına göre
Uhud dağının Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i sevmesi hakikattir. Allah
Teâlâ onda bir temyiz halketmîş bu suretle Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i
sevmiştir. Bunun emsali çoktur. Nitekim Teâîâ hazretleri Allah korkusundan bâzı
taşların yükseklerden yuvarlandığını beyân buyurmuştur. Kuru hurma kütüğü inim
inim inlemiş; ufak taşlar tesbihte bulunmuş; taş Hz. Mûsa'nın elbisesini
kaçırmıştır. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadîsinde :
«Ben Mekke'de öyle bîr
taş bilirim ki, bana selâm verirdi» buyurmuş, ayrı yerlerde bulunan iki ağacı
çağırdığı vakit ağaçlar derhal bir yere gelmiş; Hira dağı sarsıldığı vakit ona:
«Dur» emrini vermiş. Sarsıntı derhal kesilmişti. Teâlâ hazretleri:
«Hiç bir şey yoktur ki,
Allah'ın hamdine bürünerek tesbihte bulunmasın. Lâkin siz onların tesbihini
anlamazssmz.» [ isra 44 ] buyurmuştur. Bu âyetin mânâsı hakkındaki sahîh kavle
göre her şey hâline göre hakîkaten tesbîh eder. Ancak biz eşyanın tesbihlerini
anlamayız. Ehl-i Tahkik ulemâ hadîsdeki sevgiyi de hakikat mânâsına
almışlardır.
Bazıları cümleden
muzaaf hazfedilerek onun yerine muzâfun ileyhin bırakıldığını söylemişlerdir.
Bu takdirde hadîsin mânâsı «Uhudlular bizi sever» demek olur.
Bu sayfa’nın devamı niteliğindeki sayfa için buraya tıklayın